Seri katiller insan doğasının gölgesi ve hep merak edileni olmuştur. Kültürel antropoloji, suç ve suçlu psikolojisi, adli tıp gibi literatürlerin kesişim noktası...
Basının konuya ilgisi reytingi sebebiyle olsa ve coklu birçok vakaya bu tarz başlıklar atılsa da Türkiye'de seri katil diye adlandırılan vakalar literatüre birebir uymaz. Tanımı itibariyle 3 ve daha fazla insanı belirli aralıklarla ve kendi içinde tutarlı bir şablon takip ederek öldürme şeklinde gerçekleşir literatür tanımı.
Vakalar arasında belirli bir sure olmasının sebebi ozel bir takvimin takibinden ziyade, seri katilin bunu dürtüsel olarak yapmasıdır, belli bir açlıkla ve ihtiyaçla diyelim. O dürtü doyurulduğunda bir sonraki vakaya kadar sönme evresi yaşanır.
Seri katillerin doğum haritaları da bu anlamda astrolojinin ilgi alanına girer. Kriminologların astrologlarla işbirliği yapması da vakaları izlerken katma değer yaratır.

Harita elbette bir bütündür, fakat özellikle bu tarz haritalarda Ay incelenerek kişinin ruhunun nereden beslendigi, neye dürtüsel olarak cekildigi, Uranüs ve Merkür açıları ile dürtüselliğin izi sürülür. Mars'ı incelenerek enerjisini nasıl kullandığı okunur.
Amerika gibi toplumlarda vakaların fazla görülmesi toplumsal organik ve psikolojik bağlara, aile yapısına da baglidir. Vakalarin çokluğunun, birey olma yolculugunda ayaklarin yere basmasi ile sevgisiz ve yalnız yetistirilmek arasındaki ucurumun neresinde olunduguyla ilişkisi vardır.
Sevgi, güven ve doyum aslinda herkesin Ay'ının aradığı seylerdir...

Elbette, bunlari nerede bulduğumuz önemli.